Homeros’ un İlyada ve Odysseia destanındaki Truva atını bilmeyen yoktur. Akhalar yıllarca süren savaştan yorgun ve yılgın düşmüş iken akıllıca bir fikirle Troya’ yı içten fethederler. Aşamadıkları surların içerisine hediye olarak gönderdikleri dev atın içerisine saklanarak kaybettiklerini düşündükleri savaşı kazanırlar.
Peki Truva atı günümüzde kalp sağlığı açısından bize yeni bir çağ başlatacak olabilir mi?
Kalp krizlerinin pek çoğunun aslında ciddi darlık yapmayan plakların çatlamasıyla oluştuğundan ve bu yüzden hastaların öncesinde pek de şikayetlerinin olmadığından önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Maalesef stentler veya kalp cerrahisi bu plakların sayısını ve karakterini değiştirmiyor. Başka bir deyişle, biz aslında hastalığın kaynağını tedavi etmiyoruz. Plak çatladıktan sonra oluşan pıhtı veya damar tıkanıklığını tedavi ediyoruz. Plağın yapısını sağlamlaştırmak ise ancak sağlıklı beslenme, düzenli spor, sigaranın bırakılması gibi yaşam tarzı değişiklikleri ve kolesterol ilaçları gibi bazı tıbbi ürünlerle mümkün olabiliyor.
Kısacası kalp damarlarında oluşan plakları geriletmek, yapısını sağlamlaştırmak kalp krizini engellemede esas tedavi olabilir! Bilim insanları yıllardır damar kireçlenmesi dediğimiz atherosklerozda temel rol oynayan hücrelere karşı nanoteknolojilerle ajan üretmeye çalışıyorlar. Fakat en önemli sorun bu ajanların sağlam dokulara da saldırması ve sonucunda istenmeyen olaylara neden olması idi. Bunu spesifik olmayan bazı kanser ilaçlarının kanser dışında diğer organlara da zarar vermesi gibi düşünebilirsiniz.
Stanford ve Michigan üniversitelerinden araştırmacılar nanotedavide devrim yaratacak bir buluşa imza attılar. Geliştirdikleri nanotüplere yükledikleri moleküllerle makrofaj dediğimiz atherosklerozun temel kaynağı olan hücreleri hedef aldılar. Aslında kalp damarlarındaki plakların içerisinde yoğun miktarda makrofaj bulunuyor. Bunlar çöpçü hücreler olarak da adlandırılabilirler. Nanotüpler sadece plakların içerisine girip özellikle makrofajları hedef alıyorlar. Makrofajların yeniden programlayıp onları aktive ediyorlar. Böylece makrofajlar plağın yapısındaki ölü hücreleri ve kalıntıları sindirerek plağı küçültüyor ve yapısını sağlamlaştırıyorlar. Yani nanopartiküller Truva atı gibi davranıyorlar. Plağın içerisine girip tüm işleyişi değiştiriyorlar.
Nature Nanotechnology dergisinin son sayısında yayımlanan çalışmada farelerde kullanılan nanotüpler oldukça başarılı oldu. Damar duvarlarında atheroskleroz gelişen farelerde kullanılan nanotüpler, plakların küçülmesine yol açtı. Daha da önemlisi başka hiçbir dokuda hasar oluşturmadan spesifik olarak atherosklerotik plağın içerisine girerek bunu başardılar.
Tabi ki bu buluşun insanların hizmetine girmesi için daha geçmesi gereken pek çok aşama ve bilimsel kanıta ihtiyaç var. Ama hastalığın merkezine odaklanması ve ana patolojiyi iyileştirebilme potansiyeli kalp krizini önleme çabaları için heyecan uyandırıyor. Kim bilir, bu nanopartiküller belki bir gün biz kardiyologların işini elinden alabilir. Ama o zamana kadar yürümeye, besinlerde üç beyazdan kaçınmaya ve sigara içmemeye devam…